Geçmişe özlem aslında insaniyetimize duyulan hasrettir
Günümüzde Türk toplumu özellikle sosyo-kültürel yönden önemli değişimler yaşamaktadır. Bu değişimlerden Ereğli insanıda nasibini almaktadır. Sosyal değişim, komşuluk ve akrabalık gibi sosyal çevremizle ilgili ilişkilerimizin de kentleşme ile birlikte zorunlu olarak farklılaştığını görmekteyiz,buda pek çok yeni sıkıntıları beraberinde getirmektedir. Sosyal yapımızdaki bu farklılaşma yardımlaşma ve dayanışma gibi bazı sosyal değerlerimizin kaybolmasına zemin hazırlıyorsa bu değişimin olumlu mecrada gittiğini söyleyemeyiz. Eskiye özlem haddizatında insaniyetimize duyulan hasrettir. Genel gidişatın seyri hakkındaki düşünceler, refah artışı olmasına rağmen işlerin iyiye gitmediği yönündedir. Maddi gelişme manevi zenginliğinizi alıp götürüyor ise sosyal dokumuza eninde sonunda zarar verir. Sosyal değişimi Türkiye’de ve ereğlide olumsuz etkiyen önemli faktör göç ve çarpık kentleşme ve eko sistemde .iklimdevb faktörlerdeki değişimlerdir.kent merkezinde oturan nüfusun yarım asır içinde kırsal nüfusu geçip toplam nüfusunun 3 te 2 si noktasına gelmesi,kırsalın, taşranın boşalması, iş aş, konut,eğitim, sağlıkla ilgiligereksinimlerin ciddi oranda artmasına neden olmuş, kentin bugün pek çok temel probleminin(ekonomik ,sosyal,kültürel,çevre) oluşma zeminin hazırlanmasına da sebebiyet vermiştir Siyasi belirsizlikler, ideolojik gerginlik sosyo-kültürel ve siyasi faktörler sosyal hayatta davranışlarımızın sağlıklı şekilde devam etmesini ilaveten zorlaştırmaktadır. Modernleşme ahlakî değerlerde de sıkıntı meydana getirmiştir. Günlük hayatımızda erdemli tutum ve davranışlar sergileyebilmenin zorlukları karşısında birlikte huzur içinde yaşamak zorlaşmıştır. Geleceğe dair kişisel beklentilerimizi oluşturup geliştirirken, fedakârlık, kanaat, sabır, şefkat ve şükür gibi ahlaki ölçüleri dikkate almayı unuttuk. Kayırma, suiistimal, nemelazımcılık, hedonistçe (zevk düşkünü) yaşama arzusu ilerledi. Türkiye’deki birey anlayışı, batıdaki gittikçe yalnızlaşan birey anlayışına yaklaştıkça sosyal bozulma da hızlanmıştır. Ailenin ihmal edildiği sorumsuz bir hayat yaşama düşüncesi gün geçtikçe revaçta bir tarz oldu. Batı değerlerindeki bireycilik, bencilliği ön plana çıkardı. Bu durum insanları, duyarlı ve sosyal olmaktan uzaklaştırmıştır. Batının örnek almamız gereken değerleri olan bilim teknik, araştırmaya verilen önem, iş ahlakı, iş profesyonelliği, çalışkanlık, dakiklik, sözünde durma erdemi vb. anlayışı görmezden gelinir oldu.
Türk toplumunda sosyal eylemlerimizdeki manevi boyutun önemi tam olarak anlaşılamadığı için sosyal faydası büyük olan programlara ve aktivitelere zaman ayırmak kaybedilmiş vakit olarak görülmeye başlanmıştır. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” düsturunu toplum olarak , bir Ereğlili olarak Ereğlideki Suriyeli mülteciler örneğinde olduğu gibi hatırda tutamadığımız bir gerçektir. Ereğli’nin güven ve sükûnunun azaldığını hisseden kentimiz insanı pek çok yönden oluşan bu tablo ile sabrının zorlandığı noktalara geldiğini hissetmektedir.
Kalabalıklar içerisinde yalnızlaşan Türk insanı, çevresinin desteğini yeterince göremiyorsa umutsuz ve çaresiz durumlara düşmektedir.
İşsizlik, kötü giden aile hayatı, hayal ve beklentilerin gerçekleşmemesi, iletişimsizlik, ekonomik sıkıntıların üst üste gelmesi, insanları stres, depresyon vb. ruhsal bunalımlara sürüklemektedir.
Bir zamanlar KonyanınParisi olarak anılan bu güzelim kentte pek çok kente nasip olmayan pek çok doğal güzellikler bulunmakta ve yaşamı ayrıcalıklı kılmakta idi. Şu anda bunlardan çoğunun yerinde maalesef yeller esmektedir. Son 20 yılın medya haberlerini taradığınızda ,internetten araştırma yaptığınızda tabii afetler (don,aşırıyağış,dolu kum fırtınası) cinayet ,adam bıçaklama,hırsızlık ve mevsim geçişlerinde oluşan sisli havalarda olan ölümlü trafik kazaları dışında başkaca bir habere rasltanamaz hale gelindi, Ereğli’de son yıllarda yakınını katleden, kendi canına kıyan insanlara da giderek artan oranda duymaktayız. Cinnetin ruhsal bozulma ile ilgili olduğu bilinen bir gerçektir. Şehrimizde son 25 yılda 250 civarındaki cana kıyma, cinnet, ölümlü olay gerçekleşmiştir. Dilenci sayısındaki artışlar,göçmen ve mülteci sayısındaki artışlar ve bunlarla ilgili çalışmaların,gayretlerin,yardımlarınzaman zaman yetersizliği,uyuşturucu kullanımına yönelme, talih oyunlarına düşkünlük, gençlerde digital oyunlara bağımlılığın artması,internete yönelme aslında şehrimizde var olan çaresizliğe gidişin ilk göstergeleridir. Ekonomik olarak toplumu güçlendirme yanında manevi alanda da toplumu ve bireyleri güçlendirme, manevi kaynaklarını muhafaza edebilmesinin geliştirilmesi gerekmektedir. Demokratik ülkelerde özgürlüklerle birlikte bireysellik artıp, sosyal ve manevi sorumluluklar köreltiliyor ise çok gelişmiş kapitalist toplumlarda sosyal afetler ve buhranlar görülebilir. Gençlerimize sosyal ahlak eğitimleri çerçevesinde şiddet ve intikam yerine hoşgörü kültürünü, kardeşlik kültürünü aşılayarak toplumsal çatışmalara yol açan sosyal riskleri azaltabilmeliyiz.
Ereğli’de gelişen sivil toplum örgütlerinin artan oranda düşkün ve fakir kesimlere yönelik ve maddi desteğe muhtaç her düzeydeki öğrencilerle ilgili burs sağlama konusunda toplumun her kesiminden katılımla, siyaset ve bölgecilik etkisinden uzak şekilde faaliyet göstererek vakıf etrafında hareket etmesi kent için yararlı olacaktır. vakıf ile kent lehine lobicilik,gençler iş imkanlarının geliştirilmesi,büyük kentlerdeki Ereğlililer le her alanda temasın sıklaştırılması ile Vakıf eliyle işletilecek büyük kentlerde ereğliler yurdu ilede önemli bir görev icra etmiş olacaktır.aile bakanlığı ve yerel yönetime ait ilçede çeşitli kurum ve birimler görev yapmakta iseler de Huzurevi ve kadın sığınma evlerinin sayısının artırılması ihtiyacı söz konusudur. Bu konuda kamu imkânları ve sivil toplum örgütlerinin işbirliğinin artması zaruridir. Genç nüfusun ve şehir halkının rehabilitasyon merkezlerinde,spor merkezlerinde, huzurevlerinde yapılan çalışmalara sosyal projelerle katılımlarının ve ilgilerinin artırılması sağlanmalıdır. Ereğli’mizde 85’e yakın vakıf ve dernek faaliyette olmasına karşın, birleşik dernek yapılarına federasyon şekline bir şekilde geçilememiş olması anlaşılabilir değildir. Bölgemizde sosyal organizasyonlar için istenilen işbirliği ve sinerji oluşamamış ve kamuoyu oluşumuna yönelik bir üst yapı ,bir organizasyon hayata geçirilememiştir,sebeb olarak da burada bölgecilik kültürün ve siyaset ve particilik kültürünün bunuzorlaştırırıcı etkide olduğudur.il merkezinde kamuoyu oluşturmada yazılı ve görsel yerel basınımızın yetersiz kaldığını da yeri gelmişken zikretmeliyiz, derneklerin bir kısmının siyasete mesafeli durması ve faaliyetlerini buna göre organize etmesi gerekirken tam tersi bir duruşla siyasetle iç içe bir tavır sergilemeleri yada farklı beklentilerle çalışıyor olmaları, halkın desteğinin yeterince olmamasına da sebep olmaktadır. Yerel STK’ların güçlendirilmesi için Konya Kalkınma Ajansı, AB Genel Sekreterliği ve Bakanlıklarca desteklenecek projelerin yürürlüğe koyabilecek kadroların yetiştirilmesi ve organizasyonu gerekmektedir.
Hatice Özyıldız
Kastamonu Üniversitesi/Hukuk Müşaviri
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.