KİMLER GELDİ KİMLER GEÇTİ ŞU EREĞLİ'DEN
( Basketbolcu Halil İbrahim Kuzucu ,BAM BAM)
Çok sayıda mesleklerinin duayenleri, hemşerilerimiz, bu şehrin değerleri ,her görüşten, her kesimden farklı karakterleriyle , yardımseverlikleri ve çalışkanlıkları özel sektör yada kamuda bürokraside siyasette sporda sanatta bilimsel çalışmalarda, devlet idaresinde görev almış, unutulmazlar arasına girmiş kimler var?
Mesleki başarıları, kariyerleri ile yurtdışında ,ülke genelinde hangi isimler ?
Son yarım asırda kimler geldi kimler geçti …..
Yüzlerce sayılacak önemli isimlerin içinde en farklılardan biriside sanırım BAMBAM lakaplı şöhret Basketbolcu Halil İbrahim Kuzucudur.
Basketbolcu olması için ilk Bursa’ya getirilen Kuzucu, Oyak Renault, Vestel, Hilalspor, İzmirspor basketbol takımlarında forma giymişti.
Uzun boylu olduğu için hayatta cok zorluk çektiği için midir bilinmez ama bir organizasyon klüpkurup bütün uzun boylu adamları bir catıaltInda toplamayı hep düşünmüştü.
1962 yılında Ereğli’de doğan hemşehrimiz 2.23 lük boy ile Türkiye’nin en uzun adamı idi.
Rahmetliyle ilgili anlatılan çok hikaye vardır pek çoğu şehir efsanesi zannedilir ama aşırı tevazu sahibi bir adam olduğundan hiçbirini kendisi de bir türlü anlatmazdı. En önemlilerinden biri, takım kampında Tamer Oyguç un yanına gelir, boru gibi sesiyle
- oğlum tamer bil bakalım, avcumun içinde ne var? der
tamer de - ne bileyim arkadaş ne var, aç da görelim der,
bambam avcunu açar, içinde ayran şişesi vardır. bu hikaye hem onun çocuk ruhunu hem de akıl dışı fiziki ölçülerini çok güzel anlatır. Taş Devri adlı çizgi filmdeki bir karakterden esinlenen basketbol severlerin "Bambam" diye andığı Kuzucunun son dönemlerinde En büyük ideali çocuk programı yapmaktı.
ilkokul ziyaretinde öğrencilerin okulu devler bastı diye korktukları anlatılan sık hikayelerden biridir.
Tv kanallarının yozlaşmasının ivme kazandığı döneme denk gelmişti Halil İbrahim Kuzucunun medyaya girişi. Hatırlarım o sıralar TELEVOLE yeni yeni magazin programı haline geliyordu; haber programları 2.28 lik Halil İbrahim in yanına bir cüce koyup hayvanat bahçesinde falan çekim yapıp saatlerce "haber" diye yayınlarlardı sonra bir aralar BAMBAM ın eşine takmışlardı kafayı; yan yana koyup, bakın ne kadar enteresan bir çift diye haber yapılırdı. Bu ortamda yozlaşmadan kenarda kalıp bir dönem mesleğine basketbolcu olarak devam ettirebilmesini de bildi.
Hemsehrimiz "Halil İbrahim" adıyla Ankara ve Konya’dan sonra geçen hafta da İzmir’de Etli Ekmek, Tandır Salonu açan 46 yaşındaki Kuzucu evli ve 2 çocuk babası hemşehrimiz 2007 yılında İzmir de kalp krizi sonucu aramızdan ayrıldı. Farklı yönleriyle bildiğimiz hemsehrimizin basınla son görüşmesi, röportajı bize kişiliği hakkında da bazı değerli ipuçları ve bilgiler vermekte
EREĞLİLİ DEV ADAMIN SON RÖPORTAJI
Türkiye'nin en uzun adamı olarak ün kazandınız, insanların size olan ilgisinden memnun musunuz? Bu ilgiden rahatsızlık duyduğunuz anlar oldu mu?
Gayet seviyeli ölçüde olduğu zaman insanlar tebessümle bakıyor. İnsanların bakışları genelde memnuniyet vericidir. Çok kendini bilmeyenler çıkabilir bu bir meyvedir çürükte çıkabilir. Ondan rahatsızım tabii ki onları da uyarırım. Genelde yüzdeye vurduğumuzda gayet memnunum şikâyetim yok o anlamda.
“Reha Muhtar'a kırgınım”
Bir ara sizi Show TV'de muhabirlik yaparken gördük. Baya da sempati kazandınız, insanlar renkli haberlerinizi izliyordu. Sonra Reha Muhtar'ın gitmesiyle sizde ayrıldınız?
Reha Muhtar'ın gitmesiyle değil, Reha Muhtar'dan önce ben kendim ayrıldım. Yani gidişatın pek hoş olmadığını gördüm. Ben 2002'de işte Show'u bıraktım. Peşinden maaşımı gönderdiler gel çalış diye ben kendim baktım sular dönmeye başladı ve bende olacağını istemediğim halde bir habere yönlendirmeyi kabul etmedim.
Yani …
Yani Reha Muhtar'la alakası yok. Zaten Reha Muhtar'la kırgın ayrıldım.
O tür haberlere siz gitmek istemediniz?
Şimdi benim kendime has bir çizgim var. Düzgün, seviyeli bir haberi, bir şeye bağlı olmaksızın yani habere dayalı bir haberi kamuoyunu bilgilendiren bir şeyi, mizahi yönle aktarıyorduk. Biz o haberleri konuyu çok iyi işlemek suretiyle, vurgulamayı çok iyi yapmak suretiyle yapıyorduk. Onun haricinde reyting amacı böyle biraz sulandırılmış beyanlardır, şudur budur o tür yerlerde ben müsaade etmedim. Çünkü beni herkes tanıyor. Küçüklüğümü biliyor, beni çoluk çocuk ailece insanlar oturup rahatlıkla izleyebildikleri için bu bana bir rahatsızlık vereceğinden böyle bir şey üretemeyeceğimi, yapamayacağımı bildiğimden dolayı bırakmak zorunda kaldım. Yani hayır dedim.
Nasıl muhabirliği sevdiniz mi?
Muhabirliğin keyifli yanları vardı. Böyle tabii ki insanlar, gittikçe eğer ki bazı şeyler yamuk gitmeye başlıyorsa o zaman hangi işte olursa olsun sevmeme gibi bir duruma düşebilir. Ama aynı çizgide, aynı kalitede ve aynı lezzette devam edip; reyting kaygısı, şuymuş buymuş taşımaksızın yapılıyorsa sorun yok. Çıkar yapmaya yönelik bir şey vardır. İşte sporda olsun, futbolda, basketbolda skora yönelik oynanıyorsa, orada da nasıl böyle file vardır, dış olumsuzluklar vardır bunlardan dolayı sonradan bu tür olaylardan rahatsız olduğum için bırakmak zorunda kaldım. normal başladım ve daha önce iyiydi. Son dönemlerde çizik vermeye başladı. Aslında doğaçlama yaptık biz ve de işimi seviyordum; Ama bu tür olaylar beni üzdü.
Hedefim markalaşmak
Şimdi sizi Ankara'da kendi isminizle anılan “Halil İbo Konya etli ekmek” lokantası açarken görüyoruz, aklınıza lokanta açma fikri nerden geldi?
Ben İstanbul'da, daha önceden bu tür işleri yaptığım için ticaret yapmış bir adamım. Bir yandan ben dizide oynarken, bir yandan haber yaparken, bir yandan basketbol yaparken amatör kulüpte, bir yandan da ben işletmecilik yapıyordum. İstanbul'da aynı anda dört tane işle uğraşıyordum. Şimdi burada bir takım olaylardan sonra benim bulunduğum yerde belediye'ye bağlıydı. Belediye kaldırdığı için geldim buraya. Tiyatrodan sonra böyle bir anlamda bu kadar mağlubiyet çok fazla geldi. Şimdi ben genel kulvarda söyleşi çalışmamı yapıyordum. Bu sene yapmıyorum. Ama hedefim çocuklarla bunu yapmak hayalimdi aynı zamanda. İşte televizyonda yerel, ulusal fark etmez. Buradaki olay Konya Ereğli'de bir yer açmıştım. Bu işe aşina olduğum için bize zor olmadı. Yaptığımız işi de harbiden yapıyoruz. Yapar gibi yapmıyoruz. Gerçekten bu işe emek veriyoruz. buraya insanlar geldiğinde insanlara güler yüzlü davranıyoruz. Bire bir insanlarla ilgileniyoruz. Amacım ileriye dönük şubeler açmak. Zincir olup büyümek istiyoruz. Bu anlamda herhangi bir maddi kaygım olmaksızın ve bu yolda çocuklara yönelik ileride iyi düşüncelerim var. Maddi kaygı taşımaksızın. Onun için de belli bir güce ulaşmam lazım. Sabırla ilerleyerek hedefime doğru yürümek istiyorum. Amaçlarım arasında işte bu da vardır.
Çocuklarla ilgili program projenizi herhangi bir yere açtınız mı? Ya da herhangi bir yerden teklif aldınız mı?
Daha herhangi bir yerde irdelemedim. Şuan da ağırlıkla buradaki işlerime yoğunlaşmış durumdayım ve inşallah iyi şeyler düşünüyorum. Yani her şehirde her yıl bir tane şube açmayı düşünüyoruz. Daha sonra bayilik falan açmayı düşünüyoruz. Markalaşmak üzereyiz şuan da ve inşallah çocuk programıyla ilgili de yavaş yavaş irdeliyorum. Farklı kurumlarla da şuan diyalog halindeyiz. Ama şuan da açıklamıyorum. Acelesi yok. Bazı şeyler dillendikçe göze, dile geliyor. Şuan için bunları söylemek istemiyorum.
İnsanlar sunduğunuz hizmetten memnun oluyor mu? Bir defa gelen daha sonra tekrar geliyor mu?
Zaten insanların sürekli bir alışkanlığı vardır hep acıkırlar biliyorsunuz. Acıkan insanlara eğer kaliteli, lezzetli sunum yapıyorsanız onlar geliyorlar. Mümkün mertebe ben bulunuyorum. Ortam, ambiam çok iyi o yüzden insanlar çok mutlu ayrılıyorlar. Sadece yemek yemeyle kalmıyor stres de atıyorlar. Günlük yorgunluklarını alıp, pozitif enerji yüklüyoruz ve gidiyorlar.
Hırsızlar lokantanızın Bin YTL değerindeki plazmasını çaldı. Hırsızlara bir çağrıda bulundunuz, “eğer plazmayı getirirse polise vermeyeceğim ve ona iş vereceğim” dediniz. Hırsızdan bir haber var mı?
Giden gitti artık belki vicdanı rahatsızdır; ama kimseye kalmaz hırsızlık yapmak suretiyle iş yapmak; çünkü helal edilmemiş bir maldır. Bu tarafta almıştır ama öbür tarafta kaçamayacağını o da biliyor. Burada plazmayı götürmüştür ama ben pişman oldum, gelmek istiyorum, plazmayı vermek istiyorum derse ona gerekli insanlığı gösteririm.
Yani işe alacak mısınız?
Dürüst insan gibi çalışırsa alırım. Buraya gelen insanların dürüstlüklerini araştırmak zorundayız.
Dev adam Halil İbo, basketbolda oynadı. Basketbolda “uzun boy avantajdır” siz bu avantajınızı kullanabildiniz mi?
E tabii uzun boy mevkiinde oynamak suretiyle boy avantajımızı kullandık. Ama iki sefer beyin ameliyatı olduğum için erken bırakmak zorunda kaldım. İki sefer beyin ameliyatı oldum bu yaşlarda şu an sağlığımı, huzurumu, rahatımı bulabilmek için sağlık yatırımı yapmam lazım. Keşke ülkemizde zamanında gırgırın, gününü gün eder tarzda değil de… Yıllardan sonra sağlıklı ortamda çoluğumun çocuğumun rızkıyla uğraşıyorum. Ele güne muhtaç değilim. Sağlık sorunları ile uğraşan… Devlete muhtaç değilim de, şuan belki baktığım zamanlar hani benim yapmadığım şeyler var. Basketbolda yıllarca bağda, bayırda Rambo gibi antrenmanlar yaptım tek başıma. Korkunç derecede yıllardan beri hazırlanıyorum. Bir insanın dayanabileceği azami sıkıntılara, her şeye katlanmış bir insanım. Hepsinin üstesinden geldim tüm sıkıntılara rağmen ayakkabı şudur budur. Ama Allah aklımı, fikrimi fazlasıyla vermiş. İşini bilen, ilgilenebilen, pratik fikirler üreten bir yapıya sahibim. Hepsini harmanlayıp kendime çıkış yolları bulmuşum. Eğer bu olmadı a şıkı, b şıkı, c şıkı; yani bir basketbolcu, bir haberci, bir işletmeci, bir televizyoncu, bir sinema… Sinemayla ilgili sinemayla da ilgilendim. Mesela Kadir İnanır'la sinema bir mucizeydi, olağanüstüydü. Yönetmen beni çok beğendi. Çok pratik kendi planlarımla ne yapacağımla ilgili mesela bir o aksiyonları zamanlayarak çok güzel tamamlayıcı espriler koydum. Güle güle tamam dediler. Böyle bir doğaçlama falan koydum. Allah'a şükür önce bir insan olmanın erdemini biliyorum. İnsanlığın ne yapmaya çalıştığını biliyorum. Dünyaya bakış açım belki herkes benim gibi bakmayabilir. Bu dünyaya gelmenin ve gitmenin bir sebebi var. Bunları çok iyi anlayan birisiyim. Bana göre kimseye zarar vermeden, mümkün mertebe insanıma, insan derken akrabalarımdan bahsediyorum. İnsanlarımız derken muhtaç durumda olan, işi gücü olmayan insanlara ekmek, aş vermeye; bizzat ben kendim bu işin içinde emek vermek suretiyle, bu ticareti yürütmek için kalben yapıyorum. Onun için herkese tavsiyem: dürüst olmak, doğru olmak ve toplum için, memleket için çalışmaktır. Bu ülkeye zarar vermeden öte, herkes elinden geldiğince ülkeye bağlı olsun ki, bu memleket cehennem olmaktan çıkıp cennet olsun. Herkes adaletli bir şekilde payını alır. İnsanlar adaletli oldukça, toplumun içerisi iyi oldukça zaten Adalet Bakanlığı, şuymuş buymuş hikâye tabii… İnsanlar doğru, dürüst birbirinin haklarına saygı göstermeli. Böyle yoldan gelen, işte yolda yürürken bile insanlar kalkıp birbirini vuruyorlar. Hayatın bir anlamı, değeri olması lazım. Bunu muhafaza etmemiz lazım. Onun için topluma buradan bir çağrıda bulunuyorum: bu duygularıma, hislerime kulak versinler. İnsan gibi olalım. Şurada birisi vay efendim sen geç gittin, sen lambada geçmedin, yoldan çıkmadın diye insanlar yarışa girip, ondan sonra kavga ediyorlar.
Şöhret genelde insanları etkiler. Önceki yaşantısını değiştirir. Siz bundan olumlu ya da olumsuz etkilendiniz mi?
O anlamda öyle bir şikayetim olmadı. Ben tanınmadan önce insanlar beni sokakta gördüğü zaman A.U… yani hayvani yakıştırmalarda bulunuyorlardı. Ben tanındıktan sonra insanlar tebessüm etmeye başladılar, insanlığımı tanımaya başladılar. O anlamda yani rahat hareket edebilen toplumda tanınmanın verdiği bir şey var. Bu anlamda şöhretin avantajı oldu; Ama bazen ben şöhret oldum diye karakterimi bozmadım. Olur olmaz yerlerde bulunmadım. Çünkü bir aile düzenim var. O anlamda yok.
Sempatik olmanız insanların size olan bakış açısını değiştirdi mi?
Tabii ki. İnsanlar beni sokakta gördükleri zaman anında farklı bir yüz ile bakıyorlardı. Bugün baktığımda tebessüm ediyorlar. Bugün anlıyorum ki insanlar beni anlamamış. Olumsuz bir şekilde algılamışlar. Zavallı biri… Yani benim yaptıklarımın kendinden kaynaklı olmadığını, işte böyle etmiş, şöyle yapmış der gibi algılıyorlardı. Bugün tanındıktan sonra insanlar itiraf etmiştir: Biz seni böyle tanımamıştık. İçimin boş olmadığını anladılar ve yanıldıklarını itiraf ediyorlar. Şimdi ben de mutluluk duyuyorum. Özellikle halkın içinde olduğum zaman bu tür şeyler yaşıyorum. Atıyorum, dört insan geliyor. Üç kişi olumlu davranıyor, bir kişi böyle olumsuz… Beni tanıdıktan sonra daha önceki olumsuz düşüncesinden vazgeçiyor.
İnsanlar genelde uzun boylu olmak ister. Siz hiç keşke biraz kısa boylu olsaydım dediniz mi? Dediğiniz anlar oldu mu?
Biz, Cenab-ı Allah'tan gelen her şeye razıyız. Allah dış yapıyı verirken ona göre iç yapıyı da vermiş. Böyle bir şey düşünmedim, binlerce şükürler olsun.
Medyanın gidişatıyla ilgili neler diyeceksiniz? Orada hakkıyla iş yapan var mı, dürüst insan var mı?
Medyanın hali içler acısı. Medya, tek özetle şunu söyleyeyim: şuursuzca hareket eden adamlar var. Bam, güm pat, küt çok çirkin bir şekilde her şeyi kötüleşmiş, rezaletin ta tabana vurduğu hatta iyice batağın içine doğru gittiği bir durum almış. Amaçsızca, şuursuzca, bilinçsizce reyting amaçlı her şeyin caiz görüldüğü bir alan hali almış. Yazıklar olsun diyorum, bu kadar!
Halil İbo'nun ukdesi
Her insanın hayatında keşkeleri vardır. Siz hiç keşke bunu böyle yapsaydım dediğiniz oldu mu? İçinizde ukde olarak kalan bir şey var mı?
Ben basketbol oynarken mesela benim hemoglobinimi, basketbol maçlarında tahlil etmem lazımdı. Bu yapılmadığından dolayı basketbolda ben kulüplerde yıllarca oynayabileceğim bir durum varken bunlardan mahrum kaldım. Bu nedenlerden dolayı Türkiye'deki kulüplerin bu işe bakış açısının olmaması, değer vermemesi… Bu da en büyük keşkem
Yıllarca emeklerimin karşılığını alamadım. (basketbolda) İçimde bu ukde kaldı; ama ben basketbolda farklı tecrübeler edindim. Hayata dair olsun, bakış açıma çok katkısı oldu.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.