Özyürek’ten Köy Enstitülerinin kuruluşu hakkında önemli açıklama
KÖY ENSTİTÜLERİ KURULUŞUNUN SEKSEN BİRİNCİ YILI KUTLU OLSUN
İlçemiz Ereğli'nin yetiştirdiği önemli büroklardan olan Prof.Dr. Rasim Özyürek Köy Enstitüleri ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Ülkemizde köy enstitüsü fikri, ilk kez eğitim alanında dünyaca isim yapmış Amerikalı eğitim filozofu John Dewey olmuştur. John Dewey kırsal bölgelerdeki okulların toplum yaşam merkezi haline getirilmesini, yazılarında, konferanslarında köy kalkınmasında önemli adımlar atılmasını dile getiriyordu.
Köy enstitüleri ile Türkiye’nin eğitimle ilgili sorunlarını çözmek amacıyla hayata geçirilmesi isteniyordu.
Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan, çözüm arayan Mustafa Kemal Atatürk’e “Elimde para var, fakat eleman yok” diyordu.
Köy enstitüleri kuruluşu bu ikili arasında görüşmelerle ortaya çıktı.
Atatürk askerleri, devreye sokmayı düşünüyordu. Askerliğini onbaşı ve çavuş olarak yapmış, okuma yazma bilen köy gençlerini altı aylık bir kurstan geçirilmeleri sonrasında, kendi köylerine eğitmen olarak atanmaları dile getiriliyordu. Askerliğini çavuş ve onbaşı olarak yapan askerleri Eskişehir’de Çifteler Köy Enstitüsü’nde eğitmenlik eğitimi kursuna çağırdılar.Bu kurs altı aylık bir sürede tamamlandı.
Bu çavuş ve onbaşılar altı aylık kursu başarı ile tamamladılar. Sonra kendi köylerinde ilkokullarda eğitmen olarak görevlendirildiler
Bu eğitmenler atandıkları okullarda, köy çocuklarına temel eğitimle ilgili dersler verdiler. Köyün okuma yazma bilmeyen yetişkinlerine de, akşamları okuma yazma kursları açtılar. Köy gençleri bu kursların sonunda Türkçe okuma yazmayı öğrendiler.
Kendi köylerine atanan bu eğitmenler kendilerine verilen toprağı işleyerek köylüye de örnek oldular.
Köylüye kazanç kapılarını açtılar. Bu proje uzun zaman çavuşlarla olacak bir proje olamayacağı görüşü bir yıl içinde belli oldu
Köy okullarının öğretmen ihtiyacları sayıları gün geçtikçe artıyordu.. Köylerde köylüyü eğitecek meslek mensuplarının eksikliği ve yetersizlikleri göze çarpıyordu. Köylere öğretmen yetiştirmek üzere özel bir okul kurulması fikri baş gösterdi. Bu okullar, köy enstitüleriydi.
O sırada projenin fikir babasından gelen bir kara haberle tüm insanlar sarsıldılar. Büyük kurtarıcımız insanlık idealinin özge siması Atatürk ölmüştü. Ölüm haberi tüm ülkemiz insanları arasında hızla yayıldı ve duyuldu.Türk milleti atasını kaybetmenin derin üzüntüsü içindeydi.
Atatürk’ten sonra liderliği İsmet İnönü alacaktı. Köyde eğitim projesini sürdürme görevi ona düşecekti. İnönü bu işi canla başla yürütecekti. Ama İsmet İnönü Cumhurbaşkanı seçilince Celal Bayar kabineyi kurdu.
Milli Eğitim Bakanlığına Hasan Ali Yücel getirildi. Hasan Ali Yücel eğitimci ve felsefe hocasıydı. Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığında tam bir devrim yaptığını görüyoruz.
O dünya klasiklerini Türkçeye çevirmek üzere bir tercüme bürosu kurdurmuş. Bir yasa tasarısı hazırlatmış. Türkiye’yi tarım şartlarına göre yirmi bir bölgeye ayırmış. Her bir bölgeye birer köy enstitüsü kurulacak köy kalkınması için gerekli olan aydın öğretmenler bu enstitülerde yetiştirilecekti.
Köylüye, köy çocuklarına köylüye modern tarım, meyvecilik, bağcılık, balıkçılık, sağlık ve marongozluk, demircilik, yapıcılık teknikleri de öğretilecekti.
Bu proje çok önemli bir proje olması yanında, köylerden şehre göçü de durduracak ve geri kalmış bölgelerdeki insanları o bölgeden yetişmiş önder aydınlar o köylüleri de kalkındıracaktı.
Ülkemiz o yıllarda savaştan yeni çıkmıştı.Köylerde okul sayısı oldukça azdı. Anadolu'da okul ve öğretmen eksikliği konusu gündeme geldi Köye hizmet istenilen düzeyde götürülemiyordu. Bütün bu eksiklikler köy enstitülerinin kurulmasına neden olmuş.
İlk kez ülkemizde köy enstitülerinin kurulmasıyla ilgili hazırlıklar 1935 yılında başlamış 1937 yılında da ilk kez ülkemizde denenmiştir Bilgi iş haline getirilecekti
1940 yılı baharında Köy Enstitüleri yasası TBMM geldi.Mecliste milletvekillerinden bu yasa hakkında Lehte ve alehte konuşmalar oldu.
Milletvekili Kazım Karabekir enstitüler köy şehir uçurumunu hepten derinleştirecek, bu iki kesim arasında ayrım yaratacağını. Büyük toprak sahipleri, bu enstitülerin köylüyü uyandıracağından endişelenmişlerdi. Neticede bu yasanın oylanması mecliste yapıldı.
Oylamaya 38 milletvekili katılmadı. Yasa 38 milletvekili dışında mecliste olan diğer milletvekillerince oy birliği ile kabul edildi. MEB Hasan Ali Yücel bu projenin başına İsmail Hakkı Tonguç’u getirdi. Köy enstitülerinin ülkemizde hayata geçirilmesini 1940 yılında görüyoruz.
Öğretmenler atandıkları köylerde kendi okullarını, öğretmen lojmanlarını köy halkı ile imece yoluyla birlikte yaptılar.
Bu eğitim sistemi ülkemize özgü bir eğitimdi. 28 Aralık 1938 yılında zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından proje bizzat kendisi tarafından yönetilmiş. Köy enstitüleri 17 Nisan 1940 tarihinde 3803 sayılı yasa ile fiilen açılmış oldu.
Savaştan çıkan halkımız, köylerde okul sayısının azlığı, köye hizmet götürmenin zorluğu gibi faktörler bu girişime ön ayak olmuştur. köylünün dilinden, kültüründen, ortak yaşamından anlayacak bir aydın kesime çok ama çok ihtiyaç vardı, Bu da ancak köylünün kendi içinden aydın bir kesim oluşturmakla mümkün olacaktı.
İsmail Hakkı Tonguç,köyde doğmuş, köyü, köylüyü çok iyi bilen bu sistemin hem kuramcısı hem de kurucusu olacaktı. Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan tarafından göreve getirilen ve bir sonraki bakan, Hasan Ali Yücel tarafından da desteklenen Tonguç’a göre, köyler içten canlandırılmalıydı. Köylünün, kentlinin yanında ezilmemesi ancak öğrenim ve eğitimle mümkün olacaktı.
İlk yıllarda köylerimizde okuma yazma oranı yüzde 5'i bile geçmiyormuş. O yıllarda nüfusun yüzde 80'i köylerde yaşıyormuş. Bu sebeple 1940 yılı itibariyle tarıma elverişli 21 bölgede köylerde Köy Enstitüleri kurulmuş.
Ana dolumuzda o yıllarda köylerimiz okulsuz ve öğretmensizdi. Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü himayelerinde zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un çalışmaları çabalarıyla köy ilkokullarından mezun olan başarılı çocuklar bu enstitülere öğrenci olarak alındılar.
Enstitülerde Türk toplumunun hedef ve ihtiyaçlarına göre, köylü ve köye göre ilkokul öğretmeni yetiştirildi
Tavukçuluk, balıkçılık, besicilik, arıcılık, meyvecilik, tarla tarımı, bağcılık, yapıcılık, ipek böcekçiliği, alanlarında kitaba dayalı bir eğitimin yanında iş içinde eğitim ilkesi tatbik ediliyordu.
Derslerin %50 si temel örgün eğitim konularını %50 si de uygulamalı olarak yapılırdı.Yaparak ve yaşayarak öğrenme ön planda idi.
1940 yılında itibaren tarıma elverişli geniş araziye sahip köylerde. Enstitüler hızlıca kuruluyor, köy enstitülerinin sayıları da hızla artıyordu. Önceden kurulmuş köy enstitüleri öğrencileri sonradan kurulma aşamasında olan köy enstitülerinin binalarının inşasında köy halkı ve öğretmenler, enstitü öğrencileriyle birlikte imece usulüyle ve otaklaşa bu binaları yapmışlar. Böylece Köy enstitüleri kurulmuştu.
Bunların içinde İvriz Köy Enstitüsü hocalarından Tarım öğretmeni Salih Ziya Büyük Aksoy, M.Ali Eren ve Hamit Özmenek gibi öğretmenler bu okullarda uzun süre çalışmışlar.Salih Ziya Büyük Aksoy, Hamit Özmenek bu köy enstitüsünün nasıl yapıldığını, 15.000 dönümlük arazinin tarıma elverişli hale getirilmesinde ne güçlükler çektiklerini Toros dağları eteklerine çadırlar kurarak binaları inşa ettiklerini anlatırken vücudumun tüyleri diken diken olurdu.
İvriz Köy enstitüsü ile Ereğli İstasyonu arası 12 kilometre yolu nasıl yaptıklarını anlatmaları beni ve arkadaşlarımı çok duygulandırmıştı.
İvriz köy Enstitüsü öğrencilerinden Öğretmen Hasan Can bu binalar bu bir tarihtir. Bu binaların dili olsa da bir konuşsa diye duygularını dile getiriyordu.
İvriz Köy Enstitüsünde öğrenciler her sabah erkenden kalkarlar içtima alanında toplanırlar sabah sporu, halk oyunları oynayarak türkülerle güne başlıyorlarmış. Sonra kahvaltıya geçiliyormuş. Kahvaltıdan sonra serbest okuma saatinde çevirileri yapılan klasikleri okuyorlarmış. Köy enstitülerinde okuyan öğrenciler eğitimleri süresince yirmi beş klasik eseri , okumak mecburiyetinde imişler
Bu arada müzik eğitimi de ilerlemek isteyen öğrencilere de müzik aletleri çalma öğretiliyorlarmış. Okuma saatlerinin ardından derslere başlanıyormuş. Tarım saatlerinde dersler teorik ve pratik olarak enstitülerin tarlalarına, bağ bahçelerine, tavukhanelere, ağıllara, gidilirmiş. Orada enstitü öğrencileri modern ziraatin ve hayvancılığın nasıl yapıldığını görerek yaparak yaşayarak öğreniyorlarmış.
Enstitülerde tam bir eşitlik vardı. Her cumartesi günü öğleyin tüm öğrenciler, enstitü müdürü, hocalar, aşçılar, diğer çalışanların tamamı içtima alanında toplanırlarmış. Bir haftalık eğitim, öğretim ve yapılan diğer hizmetler değerlendirilirmiş. Eleştiriler açık açık yapılırm
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.