Sadece bir vaka ile karşılaşılması da virüsün yol açtığı gribin salgın haline dönüştüğünü göstermez. Ayrıca devlet yetkililerimiz, virüsün yayılmasına karşı gerekli tedbirleri almakta ve krizi başarılı bir şekilde yönetmektedir.

Bizlerin bu konuda elbette kaygıları var. Nitekim kaygı insanın hayatta kalmasını sağlayan bir mekanizma. Bu kaygı sayesinde birtakım tedbirler almaya yönelmiş durumdayız. Ancak burada kaygının düzeyi önemli. Kaygının düzeyinin yüksek olması ve karşılaştığımız tehdit durumunda aşırı panik göstermemiz problemin çözümüne hiçbir katkı sağlamadığı gibi durumu daha da zorlaştırabilir ve hayatımızın pek çok yönünü olumsuz etkiler. Gün içerisinde sık sık bu gribe yönelik düşüncelerle hareket etmek bizi daha kötü hissettirmekten başka bir işe yaramaz. Zaten aşırı stres ve kaygının bağışıklık sistemimizi de zayıflattığını bilmekteyiz. Bugün bize düşen sağlık yetkililerinin önerilerine uyarak elimizden gelen gerekli tedbirleri almaktır. Tedbir bizden takdir Allahtandır.

Bir diğer önemli konu da kendi kaygılarımızı çocuklarımıza yansıtarak onlarda duygusal hasara yol açmaktır. Çocuklarımızı anlayacakları dilden, korkutmadan bilgilendirmek gerekir.

Ülkemizin ve Türk halkının bu hastalığa yakalanmadan ya da en az hasarla atlatabilmesini ve halkımızın da daha soğukkanlı davranmasını temenni ediyorum. Bizler ülke olarak pek çok felaket ve hastalığın üstesinde geldiğimiz gibi bunun da üstesinden geleceğimize inanıyorum.

Prof. Dr. Bülent DİLMAÇ