Rahim Demirbaş Onurumuzdur, Ormanını Sattırmayacağız…
Öğretmenliği ders kitabı belletmek zannedenler yanılır. Yurttaş yetiştirmektir, yurdunu sevmektir her şeyden önce. Bir sicil numarasıyla başlayıp, emeklilikle son bulan işçilik de değildir, bir ömür sürer. Ya öğretmensindir, ya puanın yettiği yere ilişen
Öğretmenliği ders kitabı belletmek zannedenler yanılır. Yurttaş yetiştirmektir, yurdunu sevmektir her şeyden önce. Bir sicil numarasıyla başlayıp, emeklilikle son bulan işçilik de değildir, bir ömür sürer. Ya öğretmensindir, ya puanın yettiği yere ilişen memur.
Rahim Demirbaş öğretmen. Başöğretmenlik onur ödülümüzü kabul buyurduğu için de müteşekkir olduğumuz örnek bir öğretmen. Binlerce öğrenci yetiştirmekle kalmamış, öğretmenlikten ve sonrasında başarıyla yürüttüğü dershanecilikten kazandığı her kuruşu vatan toprağına fidan diye gömmüş, yeşertmiş. Bir kamu bankasının övüne gerine reklamına aldığı Konya Ereğli ormanının gönüllü ormancısı. Size sesleniyor;
“Ben ne İskender, ne Sezar, ne de Fatih’im; emekli matematik öğretmeniyim.Kısacık ömrümü, insanlara örnek olan uğraşlarla doldurmak istedim.
Erozyonun canına okuduğu günlerce çöl rüzgarlarının estiği (ben ona tozunami diyorum) bir bölgede oluşturduğum ormandan, güzel yurdumun, güzel insanlarına, sesimi duyurmak istiyorum. Bir karış toprak fethetmedim; fakat binlerce aziz duygulu, sağlam yürekli ve güçlü çalışan beyin yetiştirdim.
Hep düşündüm: Ülkemizde kötülüklere bulaşmış ve ne yapacağını bilmeyen, atıl durumda yığınla insanımız var.Eğer bunlar mantıklı bir şekilde eğitilselerdi pek çoğu ülkesine yararlı işler yapan kişiler olurdu. Öğretmenlik yaptığım yıllarda, yetiştirdiğim insanları, kötülüklerden uzak durmaya eğittim, yararlı işler yapan kuşaklar yetiştirdim. Emekliliğimde ise, ülkemizin en fakir ve işe yaramaz sanılan topraklarından bir kısmını verimli hale getirerek yeşil bir kuşak oluşturup insanlarımıza hazineler üzerinde aç oturduğumuzu hatırlattım.
Biliyorsunuz sabır; omuzlanan işi sonuna kadar götürürken rüzgar tersinden esmeye başladığında geri adım atmamak, yükü sırtından atmamak demek; insanın inandığı şeye olan bağlılığı onun uğruna ödediği ile orantılıdır.
Ben susmamalıyım, sesimi yükseltip yöneticilerin, yazarların ve bilim adamlarının vicdanlarını harekete geçirmeliyim. Ben varlıklı değilim. Siyasi gücüm yok. Fakat ülkeme aşığım. Aşık olan fedakarlık yapar. Ülkemde kısa günde kırk defa gündem değişse de; bu orman oluşturma işinin gündemden düşmemesi gerekir. Bu can bedende oldukça ağaç dikmeye devam edeceğim.
Ben, bundan 40 yıl önce beş çuval meşe palamudu bulup geldim. Köylülerimizle dağımızın bir bölümüne bunları diktik. Palamutların pek çoğu yeşerdi. Ne yazık ki koruma imkanı olmadığı için hayvanlar pek azının yaşamasına fırsat verdi. Yine de bu orman sevdamdan vazgeçmedim... Allah fırsat verdi, 1998 yılında köyümde taşlık (Traktörle ziraat yapılamaz) arazi ler alıp kendi öz imkanlarımla orman dikmeye başladım. Biraz birikimimle kooperatiften temin ettiğim evimi satarak arazimin etrafını hasır telle çevirdim. 8 km mesafeden bir parmak kalınlığında bulduğum bir suyu borularla, orman diktiğim araziye getirdim. Burada havuzlarda topladım. Bu suyu ağaçlara can suyu olarak kullanıyorum. Şu ana kadar 100 çeşide yakın (sedir, çam, dişbudak, meşe, mavi servi, mahlep, ceviz, antepfıstığı vs.) on bin ağaç diktim Bu ağaçlar bugüne kadar güzel büyüdü. Boyları 50 cm ile 5 m arasında değişiyor.
Ben şuna inanıyorum: Biz belki dedelerimiz gibi toprak fethedemeyiz, ama topraklarımızı 20 kat verimli hale getirirsek sanki 20 kat toprak fethetmiş gibi oluruz. Ülkemizin her tarafını yağmur ormanları gibi ormanlandırırsak, hem ülkemiz hem de bütün insanlar fayda görür. Biz kıyametin kopuyor olduğunu gürsek bile ağaç diken bir kültürün sahibi iken nasıl oldu da bu güzel dağlarımız çırılçıplak kaldı? Ben ormanı dikmeye başlayalı 8 yıl oldu. O günden beri pek çok köylüm çalışma imkanı buldu. Eğer benim yaptığımı yapan insanların sayısı çoğalırsa çok kişi köyünü terk etmez. Su damlaya damlaya mermeri deler. Benim çalışmamı herkese duyurma imkanım yok. Duyurma hususunda bana yardımcı olunuz. Saygılar sunarım”
Rahim Hocamın değil, BİZİM ormanımız tehdit altında. Haraç mezat satılabilir desem? Emekli maaşı dahil her şeyi BİZİM ormanımız için ipotek altında Rahim Öğretmenin mecali kalmadı. Ya çınar gibi dimdik duracağız yanında, ya birlikte devrileceğiz çöl rüzgarlarına.
“Ben ne yapabilirim” diyorsanız, bir linke tıklamak, paylaşmak bile yeter diyeceğim. Bilginiz olur, bilmiş olmanın sorumluluğu olur, zekatınız olur. Fidanlar ağaç, umutlar gerçek olur. HaydiTürkiyem, çöle teslim olma, Rahim Hocamı teslim etme.
Cansel GÜVEN
Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.